top of page

Trafik Kazalarında Araç Sahibinin Sorumluluğu


trafik kazası

Trafik kazasından söz edilebilmesi için kazanın karayolu üzerinde meydana gelmiş olması, yaşanan olaya bir veya birden fazla aracın karışmış olması, olay sonucunda ölüm, yaralanma ve/veya maddi bir zararın meydana gelmesi ve son olarak yaşanan olay ile ölüm ya da yaralanma, maddi zarar arasında bir nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.


Trafik kazası sonucu ortaya çıkan durumdan kimlerin sorumlu tutulabileceği yaşanan her olayın özelliğine göre farklılık teşkil edebilecektir. Kazaya konu araç her zaman üzerine kayıtlı olduğu kişi tarafından kullanılmak zorunda değildir. Araç sürücüsü ile aracın mülkiyet hakkı sahibi farklı kimseler olabilir. Bu noktada sorumluların belirlenmesi konusunda bazı sıkıntı ve belirsizlikler baş gösterebilmektedir.


Sorumlular tespit edilirken yaşanan belirsizlik ve zorluklar sadece aracın üzerine kayıtlı olduğu kişi ile sürücünün farklı olması halinde yaşanmaz. Araçların satılması, devredilmesinin hemen akabinde yaşanan kazalar da kazadan sorumlu kişilerin tespit edilmesi adına özellik arz etmektedir. Bilindiği üzere trafik siciline tescilli bir araç satılmak istendiğinde söz konusu satışın noterde yapılması gerekmektedir. Noterde yapılmayan satışlar, devirler geçersiz kabul edilecektir. Örneğin taraflar kendi aralarında düzenleyecekleri bir sözleşme ile araç devretmek veya satmak isteyecek olurlarsa böyle bir satış geçersiz olduğundan aracı kendi aralarındaki sözleşme uyarınca almış olan kişi bir kaza yaptığında halen adı trafik sicilinde bulunan malik söz konusu kazaya ilişkin sorumluluktan kurtulamayacaktır.


Yani taraflar noter huzurunda bir satış veya devir işlemi gerçekleştirmeyip, kendi aralarında bir araç devir sözleşmesi düzenleyip bu sözleşmeye satıcının sözleşmeden sonraki kazalardan sorumlu olmayacağına ilişkin bir madde koymuş olsalar bile böyle bir devir dolayısıyla, satıcı olarak görünen kişi sigortacıya veya zarar gören 3. Kişilere karşı sorumsuzluğunu iddia edemeyecektir ve tazminat yükümlüsü olacaktır. Bu noktada tek alternatif aracın devredilmiş olduğu kişiye rücu etmek olacaktır. İşbu örnekten de anlaşılacağı üzere aracın noterde devrinin yapılıp yapılmadığı sorumluluk hukuku bakımından bir belirleyicilik taşıyacaktır.


Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere aracın satışı ancak noterde yapıldığı takdirde geçerli bir satış olacaktır. Tabi noterde satış yapılırken hemen o anda trafik sicile bir bildirimde bulunulabilmesi mümkün değildir. Ancak satış işlemi 3 iş günü içerisinde trafik tescil kuruluşu ile vergi dairesine bildirilecektir. Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki noterlikçe yapılan satış ve devir işlemi araç üzerindeki mülkiyet hakkının devri için yeterlidir. Yani noter kanalıyla bir aracı devir alan kimse artık aracın maliki sıfatını kazanmış olduğundan o andan itibaren aracın işleteni sıfatı ile sorumlu olarak kabul edilecektir.


Noterde satış işleminin gerçekleştirildiği tarihten sonra yaşanacak olan trafik kazalarından eski malik değil, yeni malik sorumlu tutulacaktır. Yani noterde satış yapıldıktan sonra aracın tescil kaydında bir değişiklik yapılmaması satışa konu aracın mülkiyetinin yeni alıcıya geçişine bir engel teşkil etmeyecektir. Mülkiyet hakkının geçmesiyle birlikte de yeni malikin sorumluluğu gündeme gelecektir.


Her ne kadar yukarıda satışın noterde yapılmış olmasının bir geçerlilik şartı olduğunu belirtmiş olsak da bu konuya ilişkin önemli bir istisnaya değinmekte yarar bulunmaktadır. Bazı koşullar altında, aracın satışı noterde yapılmamış olsa ve taraflar arasında geçersiz bir satış işlemi bulunsa bile trafik sicilinde adı yazılı olan kayıt maliki değil de geçersiz satış ile aracı devralan yeni malikin tazminat yükümlüsü olduğu kabul edilebilmektedir. Bu konuda Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 18.02.2016 tarihli 2015/3593E ve 2016/1907 sayılı ilamı yol gösterici olacaktır. Karara göre:



“…Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:


Davacı vekili, müvekkiline trafik sigortalı, davalı adına kayıtlı aracın dava dışı alkollü sürücü yönetiminde iken yaptığı kazada, sürücü dahil 3.kişinin öldüğünü, olayın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini, kazada ölen yolcu konumundaki şahısların yakınlarına destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, zararın teminat dışında kaldığını, maktul ........mirasçılarını ödenen 200.000,00 TL.'nın tahsili için davalı hakkında icra takibi yapıldığını, davalının itirazı nedeniyle takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.


Davalı vekili, müvekkilinin aracını 2007 yılında araç sürücüsü olan ........'a haricen satıp fiilen teslim ettiğini, kazanın 2011 yılında meydana geldiğini, 2007 yılından beri aracı ........'ün kendi nam ve hesabına kullandığını sigorta poliçelerini de .......'ün yaptırdığını, primin ....... ve kardeşi ........'ın kredi kartlarından ödendiğini, müvekkilinin işleten sıfatının bulunmadığını, ……..belirterek davanın reddini savunmuştur.


Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir…..Davanın, ZMSS sözleşmesine dayanılarak, davacı sigorta şirketi tarafından poliçede sigortalı olarak ismi belirtilen davalı aleyhinde açılan rücuen tazminat istemine ilişkin olmasına, 2918 sayılı KTK'nun 3.maddesi gereğince, işletenin, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi olmasına, ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimsenin işleten sayılmasına, …………….. somut olayda trafik kazasının 23.01.2011 tarihinde meydana gelmesine, araç her ne kadar davalı ... adına trafikte kayıtlı ise de; aracın 2007 yılında davalı tarafından haricen sürücü.........'a satılmış olmasına, bu tarihten itibaren maktül .........'ın aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendine ait olmak üzere işletmesine ve araç üzerinde fiili tasarrufta bulunmasına, haricen satın alınan tarihten sonra davacı şirket nezdinde düzenlenen ZMSS poliçelerinin ....... tarafından yaptırılmış olmasına, poliçede sadece sigortalı olarak davalının isminin belirtilmesine, sigorta primlerinin ........ tarafından ödenmesine, poliçede dahi primlerin tahsil edileceği kredi kartı sahibi olarak.........'ın ve kredi kartına ilişkin bilgilerin gösterilmesine, kredi kartı ekstrelerinde aracın yakıt masraflarının da ..........tarafından ödendiğinin görülmesine duruşmalarda dinlenen tanıklar tarafından, .........ün ikamet ettiği ......'ta aracın herkesçe .........'a ait olduğunun bilinmesine,, aracın yıllardır .......... tarafından kendi adına ve hesabına kullanılmış olmasına, artık sigorta şirketinin akidinin davalı ... değil, dava dışı ....... olmasına, iş bu davanın ancak akit hakkında açılabilmesine, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediği sabit ise de; davanın bu nedenle değil, davalı .......... akit olmadığından husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru değil bozma sebebi ise de bu yöndeki yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK'nın geçici 3.maddesi delaletiyle mülga 1086 sayılı HUMK'nun 438/9. bendi gereğince davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile netice itibariyle davanın reddine dair kararın gerekçesi bu şekilde değiştirilmek ve düzeltilmek suretiyle hükmün onanmasına, karar vermek gerekmiştir.


SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün gerekçesi değiştirilmek ve düzeltilmek suretiyle ONANMASINA 18.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.."


Yukarıda yer verilen Yargıtay ilamından da anlaşılacağı üzere araç her ne kadar geçersiz bir satış işlemi ile devredilmişse de sicilde halen adı görünmekte olan aracı devreden kişi aşağıdaki hususları ispat ederek sorumlu olmadığını iddia edebilir:


  1. Aracın uzun süredir alıcı tarafından kullanılmakta olduğu,

  2. Aracın vergilerinin, idari para cezalarının, benzin masraflarının, bakım ve onarım bedellerinin alıcı tarafından ödendiği,

  3. Trafik sigortasında kendi adı yazılı olsa bile sigorta primlerinin alıcı tarafından karşılandığı,

  4. Alıcının mevcut durum altında işleten sıfatıyla aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği


Sonuç olarak; noterde yapılan bir araç satış işlemi sonrasında henüz aracın tescil kaydı değişmemiş olsa bile yaşanacak olan trafik kazasından aracı alan yeni malik sorumlu olacaktır. Ancak aracın satışının noterde yapılmayıp taraflar arasında düzenlenecek ve hukuken bir geçerliliği bulunmayan devir sözleşmesi ile gerçekleştirilmesi halinde araç kimin üzerine kayıtlı ise o kişinin yaşanacak olan trafik kazalarından sorumluluğu devam edecektir. Yapılan geçersiz devir işlemi uyarınca araç halen üzerine kayıtlı görünen satıcı bu sorumluluktan ancak Yargıtay kararları uyarınca belirlenmiş olan ve yukarıda yer verilen şartları ispat ederek kurtulabilecektir. Konuya ilişkin sorularınız için bize info@pinarileri.com elektronik posta adresinden veya +90 312 240 36 83 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. Sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarız.


Yasal Uyarı: İşbu makale başka bir internet sitesinde ancak makalenin yer aldığı internet adresi linkini içeren aşağıdaki ifadeye yazının başında veya sonunda belirgin bir şekilde yer verilmesi şartıyla yeniden yayımlanabilir veya basılabilir.



Öne Çıkanlar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Anahtar Kelime Ara
bottom of page