top of page

Çocuk ile Kişisel İlişki Kurulması, Değiştirilmesi, Kaldırılması


kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi

Boşanma amacıyla yasal bir süreç başlatılması halinde velayet hakkına kimin sahip olacağı ve çocuklarla bir kişisel ilişki tesis edilip edilmeyeceği taraflar açısından en çok merak edilen konuların başında gelmektedir. Eşleri bu konuda en çok endişelendiren artık çocuklarını görüp göremeyecekleri ve/veya çocukları ile ne kadar sıklıkta görüşebilme imkanına sahip olacaklarıdır.


Öncelikle belirtmek gerekmektedir ki; velayet hakkı kendisine verilmeyen taraf ve/veya çocuk kendi yanında olmayan taraf, çocuk ile kendi arasında kişisel ilişki tesis edilmesini talep etme hakkına sahiptir. Herhangi bir kişisel ilişki kararı tesis edilmediği takdirde velayet hakkına sahip olan kişinin rızası dışında çocuk ile kişisel ilişki kurulması mümkün olmayacaktır.


Çocuk ile kişisel ilişki kurulmasına dair karar verilebilmesi için boşanma davası sırasında talepte bulunulabileceği gibi kişisel ilişki kurulması talebiyle ayrı bir dava açılabilmesi de mümkündür. Kişisel ilişki konusunda bir karar verilirken öncelikli olarak gözetilmesi gereken çocuğun üstün yararıdır. Örneğin kurulacak olan kişisel ilişkinin çocuğun eğitim durumunda bir aksaklığa yol açmaması gerekmektedir. O nedenle çocuğun okula gitmek zorunda olduğu günler için bir kişisel ilişki kararı tesis edilebilmesi mümkün olmayacaktır. Veya eşler ayrıldıktan sonra ayrı şehirlerde yaşayacaklarsa kişisel ilişki konusunda bir belirleme yapılırken çocuğun kendisine külfet olabilecek yolculuklar yapmak zorunda kalmaması mutlaka gözetilerek bir karar verilecektir.


Tabi bu noktada kişisel ilişki kararı bakımından sadece çocukların gözetileceğini söylemek hakkaniyet açısından uygun olmayacaktır. Kişisel ilişkinin tarafı anne ya da babanın çalışma koşulları, mensubu olduğu din ve tatil günleri vb. hususlar mutlaka inceleme konusu yapılacak ve anne/baba açısından da uygun olabilecek bir düzenleme getirilecektir. Eşlerin aynı şehirde oturmaları halinde çocuğun mutlaka ilişki kurulan ebeveyninin yanında yatılı olarak da kalabileceği şekilde bir kişisel ilişki kurulması yerinde olacaktır. Yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere burada amaçlanan sadece çocuğun üstün yararı değil aynı zamanda anne veya babanın, annelik babalık duygularının da tatmin edilmesidir. Bu amaç doğrultusunda Yargıtay vermiş olduğu kararlarda aksi bir durum olmadıkça ebeveyn ile yatısız olarak, oldukça kısa süreli kurulan kişisel ilişkileri, kişisel ilişki kurulmasının amacına aykırı düşmesinden ve analık babalık duygularının tatminine elverişli olmamasından ötürü bozma sebebi olarak kabul etmiştir.


Kişisel ilişki kurulacak olan çocuğun çok küçük yaşta olması ve anne bakım şefkatine muhtaç olduğu bir dönemde bulunması halinde diğer taraf ile uzun süreli bir kişisel ilişkinin kurulması mümkün olmayacaktır. Yani bu noktada hem çocuğun yaşı ve durumu hem de kişisel ilişki tesis edilecek olan eşin yaşamakta olduğu şehir, çalışma koşulları gibi faktörler kişisel ilişkinin süresi ve düzenlenme biçimi bakımından bir belirleyicilik taşıyacaktır.


KİŞİSEL İLİŞKİ BİRİNİN NEZARETİ ALTINDA GERÇEKLEŞEBİLİR Mİ?


Herhangi özel bir durum ya da zorunluluk bulunmadıkça kişisel ilişkinin eşlerden birinin, herhangi bir akrabanın ya da bir uzmanın gözetimi altında gerçekleşmesi o kişisel ilişkiden beklenen amaca aykırı olacaktır. Gözetim altında bir kişisel ilişki kurulması çocuk ile velayet hakkı kendisinde olmayan taraf arasındaki bağların güçlendirilmesi amacına aykırı düşecektir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2010/10510E. ve 2011/10923 sayılı ilamına göre:


  • “…Velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuk ile baba arasında kişisel ilişki anne ve uzman nezaretinde şarta bağlı olarak kurulmuştur. Kişisel ilişkinin bu şekilde düzenlenmesi kişisel ilişkinin amacına aykırı olup sınırlayıcı niteliktedir. Bu nedenle şarta bağlı olmaksızın kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”


Yargıtay kararında da belirtilmiş olduğu üzere kişisel ilişkinin herhangi bir kimsenin nezareti altında gerçekleştirilmesi kabul edilemez. Bu yönde bir kişisel ilişki kararının tesis edilmesi halinde karara itiraz hakkı gündeme gelecektir.


KİŞİSEL İLİŞKİ KARARI KESİN HÜKÜM MÜDÜR? DEĞİŞTİRİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?


Velayet hakkı kendisine verilmeyen taraf ile çocuk arasında tesis edilecek olan kişisel ilişki kararı bir kesin hüküm değildir. Kesin hüküm olmamasından anlaşılması gereken verilen kararın ebediyen geçerli olacak bir düzenleme olmadığıdır. Yani esasen kişisel ilişki o anın şartları dikkate alınarak en uygun olacak şekilde düzenlenir. Ancak daha sonra değişen koşullara göre, çocuğun yaşı, eğitim ve sağlık durumları gözetilerek kişisel ilişkinin yeniden düzenlemesi ilerki yıllarda her zaman istenebilir, bu konuda hiçbir engel bulunmamaktadır. Gelecek yıllarda ne gibi değişikliklerin yaşanabileceğinin şimdiden bilinmesi mümkün olmadığından kişisel ilişki kararı verilirken geleceğe ilişkin varsayımlar üzerinden kademeli olarak bir belirlemede bulunulması hukuken kabul edilemez.


Kurulan kişisel ilişkinin değiştirilmesi talep edilebileceği gibi kaldırılmasının da talep edilebilmesi mümkündür. Kendisine kişisel ilişki hakkı tanınan ebeveyn, bu hakkı amacına aykırı kullanıyorsa, yasal yükümlülüklerine aykırı davranıyorsa veya çocuk ile ciddi biçimde ilgilenmiyor ya da diğer önemli sebepler varsa yahut kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye giriyorsa, kişisel ilişki hakkı sınırlandırılabileceği gibi kendisinden alınabilir veya kaldırılabilir. Tabi bu noktada kişisel ilişkinin değiştirilmesi ya da kaldırılmasını talep eden eş bunu gerektiren olgu, durum ya da değişikliği ispat etmekle yükümlü olacaktır.


KİŞİSEL İLİŞKİ KONUSUNDA ÇOCUĞUN GÖRÜŞÜ DİKKATE ALINIR MI?


Velayet ve kişisel ilişki hususu, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelir. İdrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerekmektedir. Bu durumda kişisel ilişkinin kurulmasına, değiştirilmesine veya kaldırılmasına ilişkin bir karar verilmeden önce çocuğun idrak çağında olması halinde Mahkeme tarafından mutlaka kişisel ilişki düzenlemesi hakkındaki tercihleri kendisine sorulmalıdır. Yargıtay’ın ilgili ilamlarında da belirtilmiş olduğu üzere çocuğun görüşü alınmaksızın kişisel ilişkiye ilişkin verilecek bir karar bozma sebebi teşkil edecektir.


VELAYET HAKKI ELİNDEN ALINAN TARAF KİŞİSEL İLİŞKİ KURMA HAKKINI DA MI KAYBETMİŞTİR?


Velayet hakkına ilişkin yapılacak olan düzenlemeler taraflar açısından sonsuza kadar bağlayıcı değildir. Velayetin Değiştirilmesi Davası başlıklı makalemizden bu konuda ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Velayet hakkı kendisinde bulunan anne veya babanın velayet hakkının belirli sebeplerle kaldırılması, ana ve babanın çocukları ile kişisel ilişki kurma hakkını da ortadan kaldırmaz. Ana babasından veya bunlardan birinden ayrılmasına karar verilen çocuğun, kendi yüksek yararına aykırı olmadıkça ana-babanın ikisiyle de düzenli bir biçimde kişisel ilişki kurma ve sürdürme hakkı, çocuğun temel haklarındandır. Bu tür kişisel ilişki çocuğun sadece yüksek yararları gerektirdiği takdirde veya ana ve babanın bu haklarını amacına aykırı kullanmaları halinde kısıtlanabilir veya engellenebilir.


Ebeveynlerden velayet hakkı elinden alınanın kişisel ilişki kurma hakkını amacına aykırı kullanacağına veya kişisel ilişkinin çocuğun yüksek yararlarına aykırı düşeceğine ilişkin bir durum ya da delil bulunmadığı takdirde, velayet hakkı kendisinden alınan ebeveyn çocukları ile kendi arasında uygun sürelerle kişisel ilişki tesis edilmesini isteme hakkına sahip olacaktır. O nedenle velayet hakkını kaybetmiş olmanız aynı zamanda kişisel ilişki kurma hakkınızı kaybetmiş olduğunuz şeklinde yorumlanamaz.


ANNE VE BABA DIŞINDA KALAN ÜÇÜNCÜ KİŞİLER KENDİLERİ İLE ÇOCUK ARASINDA KİŞİSEL İLİŞKİ KURULMASINI TALEP EDEBİLİRLER Mİ?


babaanne ve dedenin torunları ile kişisel ilişki

Olağanüstü haller mevcutsa çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı diğer kişilere, özellikle hısımlarına da tanınabilir. Olağanüstü haller ifadesinden ne anlaşılmalıdır? Bu konuda kanunda bir belirleme yapılmamıştır. Yargıtay kararları yol gösterici olacaktır. Örneğin; oğlunu kaybeden babaanne ve/veya dede torunu ile görüşebilmek için kişisel ilişki kurulması talebinde bulunabilir. Ya da kızı eşinden boşanan anneanne eğer kızından farklı bir şehirde yaşıyorsa ve kızı için tahsis edilen kişisel ilişki günlerinde torununu görebilmesi mümkün değilse, o da torunu ile kendi arasında kişisel ilişki tesis edilmesini talep etme hakkına sahip olacaktır.


Dede, büyükanne ve büyükbabalarla torun arasındaki kişisel ilişki, torunun bu yakınlarıyla sağlıklı bir ilişki gelişimini, onların ise torun sevgilerini karşılayacak yeterlilikte olmalıdır. Tabi üçüncü kişilerle kurulacak olan kişisel ilişkinin yukarıda yer vermiş olduğumuz anne ve baba ile kurulan kişisel ilişki kadar kapsamlı ve geniş olması beklenilmemelidir. Ama anne ve babalar için dikkate alınan hususlar kıyasen üçüncü kişilerde de dikkate alınacaktır.


Üçüncü kişilerin açacağı kişisel ilişki davalarında aile mahkemeleri görevlidir. Aile mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açılabilir. Üçüncü kişiler açacakları kişisel ilişki davasını çocuğun velayet hakkı sahibi olan ebeveynine yöneltmek zorundadırlar.


Konuya ilişkin sorularınız için bize info@pinarileri.com elektronik posta adresinden veya +90 312 240 36 83 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz. Sorularınızı cevaplamaktan memnuniyet duyarız.


Yasal Uyarı: İşbu makale başka bir internet sitesinde ancak makalenin yer aldığı internet adresi linkini içeren aşağıdaki ifadeye yazının başında veya sonunda belirgin bir şekilde yer verilmesi şartıyla yeniden yayımlanabilir veya basılabilir.



Öne Çıkanlar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Anahtar Kelime Ara
bottom of page