Eşimden Gizli Aile Konutunu Devredebilir miyim?
"Aile Konutu" ifadesi ile; eşlerin ve eğer varsa çocuklarının birlikte hayatlarını sürdürdükleri, aileye yaşam merkezi olarak kabul ettikleri konut kastedilmektedir. Hukuken evlilik birliğinin kurulması ile eşler birlikte yaşayacakları bir konut tayin etmektedirler. O konut kendi mülkleri olabileceği gibi kiralık bir konut da olabilir. Aile konutundan bahsedilebilmesi için illa eşlerin malik olması, üzerlerine tapu kaydı bulunması gibi bir şart aranmamaktadır. Kira sözleşmesi ile kiralanmış bir konut da pek tabi eşlerin hayatlarını sürdürecekleri, çocuklarını büyütecekleri, hayatlarına merkez olarak alacakları bir aile konutu statüsüne haiz kabul edilebilir.
O anlamda yeri gelmişken değinmek gerekmektedir ki, bir konutu aile konutu yapan sadece tapuya o konutun aile konutu olduğu yönünde düşülen şerh değildir. Tapuda aile konutu şerhi bulunmasa bile eğer o konut o ailenin hayatı bakımından bir yaşam merkezi teşkil ediyorsa yani o konut kullanım amacı itibariyle eşlerin birlikte hayatlarını sürdürdükleri yerse tapuda aile konutu şerhi bulunup bulunmamasına bakılmaksızın o konut hukuken aile konutu olarak kabul edilecektir. Tapuya aile konutu şerhi düşülmesi sadece açıklayıcı bir işleve sahip olacaktır. Tabi burada özellikle belirtmek gerekmektedir ki, evlilik dışı ilişkiler ve/veya resmi olarak kurulmuş bir evlilik birliğine dayanmayan diğer beraberliklerde, ortada kanunun aradığı resmi bir evlilik bulunmadığından, tarafların kullandıkları ortak konutlar aile konutu statüsüne haiz olmamakla birlikte o konutun kanunun aile konutuna sağladığı korumalardan yararlanması da kabul edilmeyecektir. İşbu nedenlerle bir konutun aile konutu olup olmadığından söz edilebilmesi için öncelikle ortada kanunun aradığı şekilde resmi olarak kurulmuş bir evlilik birliğinin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Aile konutundan söz edilebilmesi için geçerli bir evlilik birliğinin kurulmuş olması arandığından, söz konusu evliliğin; ölüm, boşanma vb. nedenlerle sona ermesi halinde evlilik birliği kendiliğinden son bulacağından buna bağlı olarak o konutun aile konutu niteliği de son bulacaktır. Ancak elbette ki mal rejiminin tasfiyesi ve miras paylaşımı bakımından kanunun sağ kalan eşe aile konutuna ilişkin tanımış olduğu haklar saklıdır.
İşbu genel açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere aile konutu nitelendirmesi ile aslında eşlerin korunması amaçlanmıştır. Eğer bir konut aile konutu niteliğine sahipse o konutun maliki olan eş ya da o konuta ilişkin kira sözleşmesinin tarafı olan eş, diğer eşin açık rızası olmaksızın o konutu devredemeyeceği gibi yapılan kira sözleşmesini de feshedemeyecektir. Açık rıza olmaksızın o konut üzerindeki hakların sınırlandırılması da mümkün değildir. Örneğin ev üzerinde ipotek tesis etmek isteyen bir eş bu yönde mutlaka diğer eşin açık rızasını almalıdır. Aksi takdirde o işlem sonradan da rıza verilmediği halde noksan bir işlem olacağından hükümsüz bir hal alacaktır. Ya da örneğin aile konutu eşin açık rızası olmaksızın bir üçüncü kişiye devredilmişse yapılan tapu kaydı yolsuz tescil olarak kabul edilecektir. Bu durumda açık rızası alınmayan eş Aile Mahkemesinde açacağı tapu iptal tescil davası ile hükümsüzlüğün tespitini isteyebilecektir. Açık rızaya dayanmayan eylemi gerçekleştiren eşin borçlar için yapıldığı ya da çocukların eğitimi için yapıldığı şeklinde gerekçeler ileri sürerek yapılan devri ve/veya sınırlandırıcı işlemi meşrulaştırmaya çalıştığı sıkça görülmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 24/06/2010 tarihli, 2010/9123E. ve 2010/12688 sayılı ilamına göre;
- "..Davalı kocanın borçları için de olsa aile konutunu satması açık rıza koşulunu ortadan kaldırmaz. Tapuda aile konutu şerhi olmasa da iyiniyetli olmayan alıcının iktisabı korunmaz. Açıklanan sebeplerle davacı kadının tapu iptali, tescil ve aile konutu şerhi konulmasına ilişkin istemlerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır."
Yine aynı şekilde Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 24/04/2012 tarihli, 2011/16122E. ve 2012/10472 sayılı ilamına göre;
- "...devir işlemi davacı eşin açık rızası olmaksızın gerçekleştiğine göre geçersizdir. Devralan Nurettin'in bu taşınmazı aile konutu olduğunu ve devredenin evli olduğunu bildiği gerçekleştiğine göre iyi niyetli sayılamaz ve kazanımı korunamaz. O halde davanın kabulü gerekirken yasal olmayan gerekçe ile isteğinin reddi doğru değildir..."
Yukarıda yer verilen Yargıtay kararlarında da değinilmiş olduğu üzere devir yapılan üçüncü kişinin bu noktada korunup korunmayacağı, hangi şartlar altında iktisabının korunacağı sorusu hemen akla gelmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 2006 yılında alınmış olan Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca iyi niyetin, iyi niyetli işlemin korunması bakımından tapuda aile konutu şerhi bulunup bulunmaması belirleyici olmayacaktır. Yani o konut için tapuda aile konutu şerhi bulunmasa bile eğer diğer eşin açık rızası alınmadan bir devir gerçekleştirilmişse o devrin geçersizliğinden söz edilebilecektir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 20/12/2016 tarihli, 2016/16259E. ve 2016/16213 sayılı ilamında da belirtilmiş olduğu üzere;
- "..Türk Medeni Kanunu madde 194 hükmü ile eşlerin fiil ehliyetine getirilen sınırlama aile konutuna şerhin konulma ya da konulmaması koşuluna bağlanmadığı gibi işlem tarafı olan üçüncü kişinin iyiniyetli olup olmamasının da herhangi bir önemi bulunmamaktadır.....Davacı eşin taşınmazın devrine açık rızası bulunmamaktadır. O halde eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır. Eş söyleyişle eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçersiz olduğunu kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında davaya konu taşınmazın alt katının aile konutu olduğu tanık beyanları ve mahkemece yapılan keşifle anlaşıldığına göre bu bölümün tapusunun iptali ile davalı eş adına tescilini ve bu bölüm üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilecek yerde yazı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir..."
Yasal Uyarı: İşbu makale başka bir internet sitesinde ancak makalenin yer aldığı internet adresi linkini içeren aşağıdaki ifadeye yazının başında veya sonunda belirgin bir şekilde yer verilmesi şartıyla yeniden yayımlanabilir veya basılabilir.
Comments