EYT'Den Yararlanmak İçin Hizmet Tespit Davası
Emeklilikte yaşa takılanlar için yapılan yasal düzenlemeler 3 Mart 2023 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Sosyal güvenlik bilincinin tam anlamıyla oluşmadığı geçmiş günlerde birçok işçi kayıt dışı yani Sosyal Güvenlik Kurumu’na herhangi bir bildirim yapılmaksızın çalıştırılmıştır. Ancak gelinen nokta itibariyle yapılan kayıt dışı çalışmalar oldukça ciddi hak kayıplarına sebep olmuş hatta ve hatta işçilerin emekli olabilmelerine engel olmuş ve yapılan yeni yasal düzenlemelerden faydalanmalarının önüne geçmiştir.
Yürürlüğe giren EYT düzenlemelerinden işçilerin yararlanabilmesi belirli koşullara bağlanmıştır. Yapılan düzenlemeler uyarınca belirtilen koşuların başında yasadan 9 Eylül 1999 yılı öncesinde işe girişi yapılan çalışanların faydalanabileceği yer almaktadır. Diğer bütün koşulları sağlasa bile işe girişi 1999 öncesinde yapılmamış olan çalışanlar emekli olamamıştır. Ancak yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere aslında 1999 öncesinde fiilen ve aktif bir şekilde çalışması bulunduğu halde kayıt dışı çalışmaya maruz kalmış olan işçiler bakımından bu durum oldukça ciddi bir hak kaybına sebep olmuştur. Yaşanan bu durum karşısında hizmet tespit davası açılarak acaba 1999 öncesi çalışmanın ispatı mümkün müdür sorusu ilk olarak akla gelmektedir. Yani geriye dönük olacak şekilde 1 günlük de olsa işe giriş tarihinin değiştirilmesi talebi ile dava açılıp açılamayacağı gündeme gelmiştir. Şimdi bu noktada öncelikle genel duruma ilişkin bilgi vermek gerekirse bilindiği üzere normal şartlar altında çalışmaları kuruma bildirilmeyen ve/veya yaptıkları çalışmalar Kurum tarafından tespit edilemeyen sigortalıların hizmet tespiti davası açma hakları bulunmaktadır. Ancak bu davayı açma hakkı bir hak düşürücü süreye bağlanmıştır. Şöyle ki; çalışmaları işvereni tarafından kuruma bildirilmeyen ya da kurum tarafından tespit edilemeyen bir çalışanın çalışmalarının geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde bu davayı açması gerekmektedir. Burada belirtilen hak düşürücü süre mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınacaktır. Sigortalı bildirimsiz kalmış çalışmalarının tespitini hizmetin geçtiği yılın sonundan yani o yılın 31 Aralık gününden itibaren beş yıl içerisinde iş mahkemesinden istemiş olmalıdır. Aksi takdirde bunu dava etme hakkını kaybedecektir. Burada belirtilen hak düşürücü süre geriye doğru tespiti istenebilecek çalışmaların süresi değil dava açma süresidir. Bu husus karıştırılmamalıdır. Belirtilen süre içerisinde iş mahkemesine başvurularak alınacak ilam ile yapılan çalışmanın ispatlanması durumunda bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Bu arada belirtmek gerekmektedir ki; hak düşürücü süre yönünden çalışanın kamu ya da özel bir işyerinde çalışıp çalışmaması herhangi bir farklılık meydana getirmemektedir. Hak düşürücü süre bütün işyerleri bakımından uygulanır.
Hak düşürücü süreye ilişkin genel bilgiler bu şekilde olmakla birlikte hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği durumlar da bulunmaktadır. Şimdi o istisnai durumlara değinmek gerekirse; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/07/2020 tarihli, 2016/10-2141E. ve 2020/585 sayılı ilamında da ifade edilmiş olduğu üzere hak düşürücü süreler bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Bu ne anlama gelmektedir? İlgili dönemde geçerli yönetmeliklerde düzenleme altına alınmış olan belgelerden birinin dahi Kuruma verilmiş olması ve/veya fiili çalışmanın Kurum tarafından tespit edilmiş olması hallerinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. 5 yıllık hak düşürücü süre kurumun sigortalı olarak çalışma olgusundan habersiz bulunduğu durumlar için söz konusudur. Kurum tarafından sigortalı çalışma olgusunun öğrenildiği hallerde gerekli yasal işlemlerin kendiliğinden yapılması gerektiğinden, yapılmadığı hallerde Kurum görevini yerine getirmemiş kabul edilecektir. Bu kapsamda bakıldığında Kurumun hak düşürücü sürenin geçtiğini ileri sürmesi iyi niyetli bir savunma olarak değerlendirilemez.
Hak düşürücü sürenin işlemesine engel sigortalılara ait hangi belgelerin Kuruma verilmiş olmasının gerektiği ilgili Kanun hükümleri uyarınca düzenlenecek yönetmeliklere bırakılmıştır. Yargıtay kararlarında yer verilen hak düşürücü sürenin kesin bir şekilde uygulanmayacağı ve işlemeyeceği kabul edilen haller şu şekildedir:
1-Sigortalının işe giriş bildirgesinin verilmiş olması,
2-Hizmet tespiti talebine konu dönem içinde kısmen dahi olsa kuruma hizmetin aylık prim ve hizmet belgesi ve/veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi ile bildirilmiş olması,
3-Fiili çalışmanın kurumca tespit edildiği haller,
4-Kamu kurumu çalışanlarında sigortalının ücretinden prim kesintisi yapılan haller
Yukarıda yer verilen Yargıtay kararlarına konu durumların gerçekleşmiş olması halinde 5 yıllık hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken birkaç önemli husus bulunmaktadır. İşçinin işe giriş bildirgesinin verilip primlerinin ödenmediği yani yukarıda yer verilen 1. Durumda işe giriş bildirgesinin verilmiş olmasının hak düşürücü sürenin işlemesine engel olabilmesi için o bildirgenin yine o 5 yıllık hak düşürücü süre içinde verilmiş olması aranmaktadır. Yani 5 yıllık süre geçtikten sonra verilmiş bir işe giriş bildirgesi hak düşürücü sürenin işlemesine engel olmaz. Bildirge hak düşürücü süre içerisinde verilmiş olması koşuluyla kesintisiz geçen çalışma döneminin hangi tarihinde verilirse verilsin hak düşürücü sürenin işlemesine engel olur. Ayrıca işe giriş bildirgesinin uzun vadeli sigorta kollarındaki bir çalışma nedeniyle kuruma verilmiş olması gerekir. Çıraklık, stajyerlik vb. kısmi sigortalılar bakımından bu çalışmalar nedeniyle verilen işe giriş bildirgesi hak düşürücü sürelerin işlemesine engel olmayacaktır.
Hak düşürücü sürenin işlemesine engel olan belgelerden birinin verilmesi bu belge ile başlayan çalışma döneminin sonuna kadar geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğramasına engel olacaktır. Ancak belgelerden biri verilmiş olsa da çalışmaya ara verilmiş olması halinde yeni başlayan çalışma döneminin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı o dönem yönünden ayrıca değerlendirmeye tabi tutulur. Yani özetle her bir çalışma dönemi kendi özelinde değerlendirilir. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 21/09/2020 tarihli, 2020/6642E. ve 2020/4666 sayılı ilamında da ifade edilmiş olduğu üzere Davacının aynı işyerinde çalışmasını sürdürmesi veya hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışması hak düşürücü sürenin işlemesine engel değildir. Kesintili çalışmanın varlığı halinde kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Yasal Uyarı: İşbu makale başka bir internet sitesinde ancak makalenin yer aldığı internet adresi linkini içeren aşağıdaki ifadeye yazının başında veya sonunda belirgin bir şekilde yer verilmesi şartıyla yeniden yayımlanabilir veya basılabilir.
Comments